“Karamsar insanlar her çözüme bir problem bulurlar, realist insanlarsa her probleme bir çözüm.”
“Realist düşün, realist ol” gibi mesajları duymadan geçirdiğimiz bir gün hemen hemen yok.
Peki ama nedir bu realist düşünce denilen şey aslında? İlk olarak realist düşünce ne değildir onu inceleyelim isterseniz.
Bir kere realist düşünce problemlerimizi görmezden gelerek, Pollyanna’cılık oynayıp, pembe renkli bir hayal aleminde yaşamak değildir.
Hele Secret tarzındaki akımların peşinden gidip “Realist düşüneyim, evrenden ne sipariş edersem o olsun“gibi bilimsellik ve iyimserlikten uzak düşüncelere kapılmak hiç değildir.
Realist düşünce negatifi reddetmek de değildir. Hayat pozitiflik ve negatifliğin iç içe geçtiği bir bütündür. Tıpkı aydınlıkla beraber karanlığın, gündüzle beraber gecenin olduğu gibi hayat zıt kutuplardan oluşur. Doğu kültüründe bu kutuplar Yin ve Yang olarak adlandırılır. Kadim Çin’in yazılı en eski belgelerinden kabul edilen I Ching isimli kitap (Değişimler, Dönüşümler Kitabı) Yin ve Yang üzerine kurulmuştur. Geceyi inkar edip sadece gündüz var diyebilir miyiz?
Tabii ki hayır.
Ya da kendimizi neden gece var diye üzer miyiz? Yani hayatta pozitiflikle beraber negatiflik de vardır. O halde realist düşünce dediğimiz şey, pozitifin yanı sıra negatifliğin de olduğunu kabullenmek, dahası ikisinin bir bütün olduğunu fark etmek ama dikkatimizi pozitife vermektir. Realist düşünce problemlerimizi artıları ve eksileriyle görüp, çözüm yolları aramaktır.
Hayatın her alanında olduğu gibi realist düşünme konusunda da denge önemli bir unsurdur.
Bizim her duygumuz bize bir şey anlatmaya çalışır. İnsana ait duyguları incelerseniz, tüm duyguların aslında insan denilen muhteşem organizmayı korumaya yönelik olduğunu görürsünüz.
Örneğin korku duygusunu ele alalım. Bir doğal afet esnasında korku duymamız bizi harekete geçiren itici bir güç haline dönüşüp hayatta kalmamıza yardımcı olabilir.
Yani tıpkı korku örneğinde gördüğümüz gibi negatif duygularımız da bize hayatımızda yolunda gitmeyen şeyleri gösteriyor olabilir. Zaman zaman negatif düşüncelere, duygulara sahip olmamız kadar normal ve de insani bir şey yok.
Biz sadece mutluluğa, pozifliğe programlanmış androidler değil kanlı canlı, her türlü duyguya sahip insanlarız. Evet zaman zaman negatif hissetmek normal bir olay peki ama ya sürekli olarak kendimizi negatif hissediyorsak ve hayatımızdaki realist olaylara kendimizi kapatıyorsak?
Hayata negatif bakmayı tercih etmemiz biraz da kendimizi kurban konumunda tutmak isteğimizle orantılıdır. Eğer kurban konumunda olmaktan dolayı psikolojik bir kar elde ediyorsak pekala da kendimizi hep kurban olarak kalacağımız şekilde yaşatıyor olabiliriz.
Realist düşünmeyi seçen insanlar hayatlarının sorumluluğunu üzerlerine alırlar ve mutluluğun bir seçim olduğunun farkına varırlar.
Pozitif olmak sorunlarımıza realist bir şekilde yaklaşıp, onları çözebilme gücümüze inanmaktır. Negatif düşünmek bizi pasif, hayatı üzerinde söz sahibi olmayan biri haline getirirken, pozitiflik bize güç verir.
Ancak realist düşünceden bahsederken, Amerika’dan tüm dünyaya yayılan bu pozitiflik kültürünün yan etkilerini de göz ardı etmemek gerekir. Örneğin yapılan araştırmalar, yeterince realist düşünmedikleri için iyileşmediklerine inanan ve bu nedenden dolayı kendini suçlu hisseden hastalar olduğunu ortaya çıkartmıştır.
Bunun ardında yatan sebepler arasında medyada çıkan “realist düşünün iyileşin “tarzındaki haberlerin çokluğu ve kişisel gelişim furyası tarafından sürekli empoze edilen realist düşünce akımının insanlar üzerinde verdiği baskı var.
Elbette ki realist düşüncenin sağlığımız üzerindeki olumlu etkilerini ortaya çıkaran bir çok araştırma mevcut. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi hayattaki en önemli konulardan biri denge. Eğer kendimizi yeterince realist değiliz diye suçlamaya başladıysak, bu pozitiflik beklentisi bizi negatifliğe itiyor demektir.
Size hayata gerçekçi gözlerle bakarak, realiteye odaklandığınız ancak bunun yanı sıra içinizde zaman zaman beliren negatifliği de kabul ettiğiniz harika günler diliyorum.
Kendinizi ve zihninizi sevin…?