Bazen yolda yürürsün ve cıvıl cıvıl konuşan, gülüşen insanlar görürsün. Başını sağa çevirdiğinde, kafede oturan bir gencin, annesine anlattığı hikayeleri duyarsın. Devam yürüdüğünde ise, karşında el ele tutuşan bir çift görürsün ve durursun.
Hayat herkese iyi davranıyordu, herkes mutluydu ama siz, yürümekten başka hiç bir şey yapamıyordunuz…
yapamamak…
Bu konunun hakkında en iyi ben konuşabilirdim.
Neden mi?
Çünkü bu anlattığım kişi benim.
Bence bana sorsalar, “İnsanın hayatını en çok zorlaştırabilecek fobi hangisidir?” diye, o zaman “Sosyal Fobi” diye cevap verirdim.
Çünkü o, benim tam tamına 18 senemi zehir etti.
En kötüsü ne biliyor musunuz?
Fobimle bu hayatta hiç karşılaşmasaydım, ömrüm boyunca bunu değiştirmek için de çabalamayacaktım.
Ama hayat beni öyle yerlerden vuruyor ki bazen…
Yolda yürürken, ayağıma takılan ve beni sinsice hep yere düşürenin tek şeyin bu Fobimin olduğunu anladım.
İlk önce aile arasında başladı. “Neden hiç konuşmuyor şu kız, dilini mi yuttu?” ve bazen de gerçekten kırıcı şakalar söylenirdi. Her geçen sene daha da artardı. İnsanların aklına, “Haa şu konuşmayan kız!” diye gelirdim.
Üzücü değil mi? Beni en derinden tanıyanların sayısı 5’den fazla değildir. Hatta belki de daha azdır. Bunun sorunu da, herkesle konuşamamam ve içimi dökemememdir.
En kötüsü ne biliyor musunuz?
Ne annemle, ne de babamla konuşabiliyorum. Hani bazı arkadaşlarınız olur ya, annelerine her şeyi anlatırlar, tüm sıkıntılarını, dertlerini, hatta yanına gidip, ağlayarak içlerini bile dökerler…
Evet, ben hiç bir zaman bunları yapmadım.
Yapamadım…
Açılmak istiyorum ama kelimeler çıkmıyor ağzımdan. Heyecanlanıyorum, konuşamıyorum… Karmakarışık bir şeyler oluyor içimde.
Ve öyle böyle 18 sene hayatımı bu şekilde sürdürmüşüm.
Ama aynı zamanda bu fobide öyle paradoks şeyler de yaşanabiliyor ki,
“Bu nasıl olabilir?” diye soracağınız türden.
Mesela arkadaş ortamında, en komik kız benimdir, en çok güldüren, en çok şakalar yapan benim. Okulda en iyi sunum yapanlardan biriyim. En iyi kağıda içini dökenlerdenim…
Gelelim sosyal fobiyle ne zaman çarpıştığıma:
O en büyük çarpışmanın olduğu yer, stajdı.
Bazılarınız için belki de komik gelebilir, ama staj yaptığım o hafta, benim için en kötü geçen haftaydı.
Bu fobimle ben bir sosyal alana girmiştim. Aslında okulumun yüzünden mecburdum. Yani sosyal fobi olan birisi, insanlarla ilgilenecekti …
Ortaya nelerin çıktığını, ya da çıkamadığını kendiniz de tahmin edebilirsiniz galiba…
Aynen de öyle oldu. Haftanın üçüncü günü öğretmenim ziyarete gelmişti ve iş yerindeki müdürle konuşmak istiyordu.
Ben aslında kendimi geliştirdiğimi ve bu fobimle bu sefer daha iyi işler başardığımı düşünüyordum ama…
Öğretmenim, ben ve müdürüm aynı odada otururken, müdürüm hiç düşünmeden konuşmaya başlamıştı.
“Öğrenciniz bu iş için yetersiz. Kendisi çok yanlış bir yere geldi. Hastalarla konuşmuyor, iletişim bile kurmuyor. Burada geçirdiği vakitler bomboş ve işe yaramaz. Bu şekilde devam edemeyiz.”
Hayatın gerçekleri vurulmuştu yüzüme. Daha nereye kadar kaçabilirdim ki zaten?
Göz yaşlarımı o gün gerçekten çok zor tutmuştum… Öğretmenimle yalnız kalınca, çıkmıştı tüm o gözyaşlarım…
Ve o noktadan sonra, her şeyin değişmesinin gerektiğini fark etmiştim. Böyle devam edemezdi. Her şeyden korkuyordum, bir şeylerle karşılaştığım an, kabuğuma çekiliyordum. Psikolojim bozuluyordu bu fobiyle, beni daha da derine çekiyordu bu bataklığın.
O yüzden destek almaya karar vermiştim.
Yeniden başlamak için çabalayacaktım artık. Daha güçlü bir ben için. Daha huzurlu bir hayat için…
Gelecekte sıkıntı çekmemek için…
Benim hikayem buydu ve eminim dışarıda hala onlarca, binlerce insan, sosyal fobinin yüzünden hayatının tadını çıkaramıyor. Çekiniyor, hatta kimselere bahsedemiyor bile. “Kendiliğinden hal olur.” diyenler de vardır, ama inanın ki kendiliğinden geçmiyor.
Benim bu aldığım destek sürecinde, kendi kişisel gelişimimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Ama tek başıma değil, hep beraber başaracağız!
Artık yeni, huzurlu ve beyaz bir sayfa açmaya hazır mısınız?